İSTANBUL WORLD FORUM
(13-14 EKİM - İstanbul Kongre Merkezi)
İstanbul Küresel Forumu; bölgesel ve küresel meseleleri
tartışmak üzere dünyanın her yerinden siyasi liderleri, iş dünyasından
yöneticileri, akademisyenleri, entelektüelleri, STK liderlerini ve medya
temsilcilerini bir araya getiren bir forum olarak gerçekleştirildi. Bu seneki
Forumun ana teması ‘Adalet’ ti.
Forum SETA Vakfı Başkanı Taha Özhan, KDK Başkanı İbrahim
Kalın ve T.C Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmaları ile
başlamıştır. Seta Başkanı konuşmasında ‘Adalet ve Arap Baharı’ konusuna değindi.Bunun
ardından İbrahim Kalın yaptığı konuşmasında ‘Adalet’in tanımı ve adaletten ne
anladığımız’ konusunda görüşlerini aktardı katılımcılara.Bu iki konuşma
yaklaşık 5’er dakika sürdü.
Açılış programının asıl konuşmacısı olan Recep Tayyip
Erdoğan’ın konuşması ise yaklaşık 60 dakika sürdü. Recep Tayyip Erdoğan
konuşmasına Arap Baharı ile başladı. Bunun ardından bir süre Küresel Ekonomik
krizden bahsetti ve Adalet tanımına geçti. Başbakan Adalet tanımını yaparken;
Adalet bir nimeti yerine koymaktır, zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere
koymaktır.İkisi arasında çok büyük fark vardır diyerek Mevlana C. Rumi’den
alıntısıyla konuya giriş yaptı. Adalet uğruna mücadele veren isimleri sayarken
Rachel Corrie, Gandhi, Nelson Mandela ve Aliya İzzetbegovic’ten örnekler verdi.
Başbakan adalet konusunda temel olarak 3 temadan ağırlıklı olarak bahsetti.
Bunlar; Birleşmiş Milletler, Dünya’daki adil olmayan ekonomik düzen ve İslam
karşıtı söylemler. Başbakan bize bu Forum’da şunu net olarak gösterdi ki artık
Birleşmiş Milletler’in adaletsiz yapısının değiştirilmesinde aktif rol oynamak
istiyor. Başbakan BM’nin adaletsizlik üzerine kurulu olduğunu ve bunu adalet
üzerine reforme etmek gerektiğine vurgu yaptı. Tüm Dünya’nın BM’nin daimi 5
üyesinin insafına kaldığını ve bu üyelerden biri ret kararı verdiği anda diğer
üyelerin oylarının bir anlamı olmadığını belirtti.Bunun gibi diğer uluslar
arası kuruluşlarında adil ve yüksek temsilli olması gerektiğini aksi takdirde
bu kuruluşların sürdürülebilir olmayacağını belirterek sert bir çıkış yaptı.
Başbakan buna ek olarak artık Batı’nın Dünya’nın tek merkezi olmadığını
Hindistan,Brezilya,Meksika ve Türkiye gibi gelişen ülkelerin bu merkezi
değiştirdiğini söyledi. Başbakan’ın değindiği bir diğer konu ise toplumlar
arası adaletsiz gelir dağılımı idi. Başbakan küresel gelir adaletinin
sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma modelinin oluşturulmasını savunduklarını
söyledi. Ancak bu şekilde adil bir dünya olacağını sözlerine ekledi. Son olarak
Başbakan geçtiğimiz günlerde İslam’a karşı yapılan çirkin davranışlardan ve
İslamafobya’dan bahsetti. İslam’ı teröre eş gösterenlerin, asıl teröre destek
verenler olduklarını belirtti. Aynı zamanda İslamafobya’nın ırkçılık kapsamında
ele alınması gerektiğini belirtti.
Açılış programından sonra farklı salonlarda farklı
temalarla programlar devam etti. Ben konuşmacıları arasında T.C Dışişleri
Bakan’ı Ahmet Davutoğlu, BM İnsan
hakları Özel Raportörü Richard Falk, Daha önce El Cezire Network Genel
Direktörü olan Wadah Khanfar, Arap Ligi Genel Sekreteri Nebil El Arabi ve Bosna
Eski Başkanı Sladzic’in olduğu moderatörlüğünü de İngiliz gazeteci David
Hearst’in yaptığı ‘Dünya Siyaset’inde Türkiye ve Adalet Meselesi’ konulu
programa katıldım.
İlk konuşmacı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi. Ahmet Davutoğlu’da Birleşmiş Milletler’in karar alma sürecinin hiç adil olmadığından bahsederek konuşmasına başladı. Bunun yanında Dünyadaki gelir dağılımının adil olmadığından bahsetti. Davutoğlu bu bağlamda Dünyanın en az gelişmiş 48 ülkesi ile en gelişmiş 20 ülkesi olan G-20 ülkelerini aynı masada toplayarak bir toplantı düzenlemek istediklerini ve bu toplantının gelir adaletsizliğine bir çözüm olabileceğinden bahsetti. Davutoğlu’da İslamafobya’dan bahsetti ve insanların sadece İslam değil herhangi bir dine yaptıkları bu tarz çirkin davranışların nefret suçu sayılması gerektiğini söyledi. Davutoğlu son olarak Filistin konusuna değindi ve Filistin’de bir insanın herhangi bir kontrol noktasından geçmeden başka şehre gidemeyeceğini ve bu durumun uzaktan yakından adalet ile ilgisi olmadığını söyledi.Sladzic ise konuşmasına Bosna’da şu anda demokrasi yok, etnokrasi var diyerek başladı. Bunun yanında Müslümanların sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da çalışmalar yapmaları gerektiğini ancak bu şekilde çocuklarımıza bir şeyler bırakabileceğimizi söyledi. Nebil El Arabî de BM’deki karar alma sürecinin adaletsizliğinden bahsetti. Ardından konuşan Falk ise Dünya’nın bir geçiş döneminde olduğunu, bu geçiş döneminin maddiyatçılıktan maneviyatçılığa doğru bir geçiş olduğunu söyledi. Aynı zamanda Dünya’da Türkiye’nin öncülüğünde ‘soft power’ın yeni jeopolitik düzende önemli yer tuttuğunu söyledi. Türkiye’nin Filistin ve Suriye konusundaki tutumunu övdü. Son olarak konuşan ise Wadah Khanfar’dı. Khanfar Türkiye’nin Suriye’de daha çok sorumluluk almasını tüm Arapların istediğini söyledi.Kendisi bir Lübnan’lı olan Khanfar İstanbul bize 10 yıl önce binlerce kilometre uzaktaydı,şimdi ise hemen yanımızda gibi. İstanbul 100 yıl önce bizim dedelerimizin başkentiydi, şimdi ise bizim başkentimiz dedi. İki gün süren programda toplam 24 tema ele alındı ve birçok farklı isim görüş belirtti.
Son olarak benim gözlemlerim ise şu şekildeydi;
İlk konuşmacı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi. Ahmet Davutoğlu’da Birleşmiş Milletler’in karar alma sürecinin hiç adil olmadığından bahsederek konuşmasına başladı. Bunun yanında Dünyadaki gelir dağılımının adil olmadığından bahsetti. Davutoğlu bu bağlamda Dünyanın en az gelişmiş 48 ülkesi ile en gelişmiş 20 ülkesi olan G-20 ülkelerini aynı masada toplayarak bir toplantı düzenlemek istediklerini ve bu toplantının gelir adaletsizliğine bir çözüm olabileceğinden bahsetti. Davutoğlu’da İslamafobya’dan bahsetti ve insanların sadece İslam değil herhangi bir dine yaptıkları bu tarz çirkin davranışların nefret suçu sayılması gerektiğini söyledi. Davutoğlu son olarak Filistin konusuna değindi ve Filistin’de bir insanın herhangi bir kontrol noktasından geçmeden başka şehre gidemeyeceğini ve bu durumun uzaktan yakından adalet ile ilgisi olmadığını söyledi.Sladzic ise konuşmasına Bosna’da şu anda demokrasi yok, etnokrasi var diyerek başladı. Bunun yanında Müslümanların sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da çalışmalar yapmaları gerektiğini ancak bu şekilde çocuklarımıza bir şeyler bırakabileceğimizi söyledi. Nebil El Arabî de BM’deki karar alma sürecinin adaletsizliğinden bahsetti. Ardından konuşan Falk ise Dünya’nın bir geçiş döneminde olduğunu, bu geçiş döneminin maddiyatçılıktan maneviyatçılığa doğru bir geçiş olduğunu söyledi. Aynı zamanda Dünya’da Türkiye’nin öncülüğünde ‘soft power’ın yeni jeopolitik düzende önemli yer tuttuğunu söyledi. Türkiye’nin Filistin ve Suriye konusundaki tutumunu övdü. Son olarak konuşan ise Wadah Khanfar’dı. Khanfar Türkiye’nin Suriye’de daha çok sorumluluk almasını tüm Arapların istediğini söyledi.Kendisi bir Lübnan’lı olan Khanfar İstanbul bize 10 yıl önce binlerce kilometre uzaktaydı,şimdi ise hemen yanımızda gibi. İstanbul 100 yıl önce bizim dedelerimizin başkentiydi, şimdi ise bizim başkentimiz dedi. İki gün süren programda toplam 24 tema ele alındı ve birçok farklı isim görüş belirtti.
Son olarak benim gözlemlerim ise şu şekildeydi;
1) Forum’a yaklaşık 70 ülkeden katılım oldu. Özellikle
Ortadoğu’dan birçok katılımcı vardı. Uluslar arası anlamda başarılı bir forum
oldu.
2) Forum’da ortaya çıkan görüş BM’nin adaletsizliği idi.
Bu adaletsizliğin nasıl reforme edileceği konuşuldu. Artık İslam Dünya’sında
BM’nin adaletsizliği üzerine ciddi sesler çıkacağı ortaya konuldu.
3) Bir diğer konu olan gelir dağılımındaki adaletsizlik
ile ilgili çoğunlukla İslam Ülkelerinin ve Afrika’nın nasıl sömürüldüğü, bu
düzenin değişmesi gerektiği konuşuldu.
4) Katılımcılar Filistin ve Suriye konusuna özellikle
ayrı parantezler açtılar. Filistin’de İsrail’in, Suriye’de ise Esad’ın
yaptıklarının kabul edilemez olduğunu ve bu konularda Türkiye’ye önemli
görevler düştüğünü belirttiler. Bana kalırsa bu toplantılar da Suriye konusunda
Türk Devleti’ne biraz da gaz verilmeye çalışıldı. Kimle konuşsak Türkiye daha
aktif rol oynamalı, sorumluluk almalı gibi söylemler duyduk. Bu konuda da
ayrıca dikkatli olmalıyız diye düşünüyorum.
5) Uluslar arası katılım oldukça iyi olmasına rağmen
Ulusal Katılımın bir parti teşkilatları dışında çokta iyi olmadığını
düşünüyorum.
6) Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakan’ı olmasının
ardından bu ve bunun gibi Uluslararası Organizasyonlara daha fazla ev sahipliği
yapmaya başlayan Türkiye,özellikle Ortadoğu’dan ve Türkî Cumhuriyetlerden gelen
katılımcılar tarafından bir ağabey gibi konumlandırılıyor zihinlerde.
Osman YURTTADUR
Yedi Hilal UIB Kuzey Amerika Sorumlusu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder